Mevlana 1207 tarihinde bugün Afganistan’ın kuzeyinde yer alan Belh şehrinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed lakabı ise Celaleddin’dir. Ancak Mevlana, Mevlevi, Hüdavendigar, Molla-yı Rum (Munlâ-yı Rum) lakaplarıyla tanınır. Kimi metinlerde Belhi ve Konevi (Konya’da ikamet eden) isimleriyle de anılır. Babası Bahaüddin Veled (Sultan-ı ulema) dir. Babası muhitinde tesirli ve bilgili bir kimse olarak tanınır. Bir rivayete göre fikirlerinden, bir rivayete göre de yaklaşan Moğol istilasından kaçmak düşüncesiyle ailesiyle birlikte Belh’ten hicret etmiştir. Aile Bağdat’a daha sonra Hicaz’a ve sonra Şam’a gitmiş, akabinde de Anadolu’ya yönelmiştir. Erzurum-Erzincan üzerinden Larende (Karaman)’ye ulaşmıştır. 7 yıl kadar Larende de kalan aile Anadolu Selçuklu hükümdarı sultan Alaeddin’in daveti üzerine Konya’ya gider.
İlk ilmi terbiyesini babasından alan Hz. Mevlana, 1231’de babasının ölmesi üzerine eğitimine babasının müritlerinden Tirmizli Seyyid Burhaneddin’in rehberliğinde devam eder. Onun vefatından sonra da tanıştığı Şems-i Tebrizi cezbe ve vecd dolu, telkin kudreti fazla bir arif sıfatıyla Mevlana’yı derinden etkilemiş, aralarında günler geceler süren sohbetler başlamıştır. Bu iki insanın Konya sokaklarında tanışması iki deryanın birbirine vasıl olması şeklinde ifade edilir.
Şems-i Tebrizi Mevlana üzerinde çok müteessir olmuştur. Ona sema zevkini tattırmış ve onu musiki ile bilhassa ‘ney’ ile tanıştırmıştır. Şems-i Tebrizi ile Mevlana’nın bu derin sohbetleri halk tarafından iyi anlaşılmamıştır. Şems, Mevlana’yı halktan ayrı düşüren kimse olarak kabul edilmiştir. Neticede Şems bu baskılara dayanamayıp gizlice Konya’yı terk etmiştir.
Şems’ten ayrı kalan Mevlana perişan bir vaziyete düşer. Halkla yine bir arada bulunmaz. Şems’e mektuplar yazar ve onu Konya’ya davet eder. Fitne çıkmasından korkan Şems bu çağrıya karşılık vermez. Nihayet babasının haline dayanamayan Sultan Veled Şam’a gider ve Şems’i Konya’ya dönmeye ikna eder. Şems-i Tebrizi dayanamaz ve Konya’ya gelir. Huzursuzluklar yeniden baş gösterir. Aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin’in de bulunduğu birçok kimse Şems’e baskı yapar. Bir rivayete göre Şems içlerinde Alaeddin’in de bulunduğu 7 kişi tarafından öldürülür ve bir kuyuya atılır. Başka bir rivayete göre ise fitnenin arttığını hisseden Şems, Konya’dan ikinci ve son defa ayrılır.
Mevlana Şems’in gidişiyle birlikte ümmi bir kuyumcu olan Selahaddini Zerkûb ile sohbet etmeye başlar. Onu kendisine halife ve hem-dem edinir. Mevlana, Sultan Veled’e onun kızı Fatma Hatun’u alır. Bu hem-demlik on yıl sürer. Zerkûb’un ölümü üzerine Mevlana Çelebi Hüsameddin’i aynı göreve tayin eder. Mevlânâ Çelebi Hüsameddin’in ısrarı ve teşviki ile büyük eseri Mesnevi-i Manevi’yi söylemeye başlar. İlk 18 beyitini kendisi yazar ve Hüsameddin’e verir. Ondan sonraki kısımlar Mevlânâ’nın söylemesi Çelebi Hüsameddin’in yazması şeklinde 15 sene devam eder.
Mevlana 17 Aralık 1273 tarihinde Konya’da vefat etmiştir. Mevlana’nın arzusuyla bugün Şeb-i Arus (düğün gecesi, kavuşma gecesi) adıyla değerlendirilir ve her yıl anılır.
Mevlananın eserlerini, Mevlananın Eserleri başlıklı konumuzdan öğrenebilirsiniz.