Söz Sanatları
Bu makalemizde edebiyatta kullanılan söz sanatlarını inceleyeceğiz.
1. Mecaz-ı Mürsel:
Mecazların alışılmış ve yaygın olanlarının dışında sanatlı bir biçimde kullanılması mecaz-ı mürseli veya ad aktarmasını doğurur. Mecaz-ı mürselin olabilmesi için benzetme amacının güdülmemesi gerekir. Büyük çoğunlukta deyimler mecaz-ı mürsel örneğidir: kulak vermek, göze girmek, eli açık…
Mecaz-ı mürsel yapılan kelimeyi gerçek anlamıyla değerlendirmenin önünde akli bir engel bulunur. Bu engele karine-i maniâ denir.
Derd-i aşkın curasından bir kadeh nûş idelim
Anun için âh idüp hasret adına yanarım
Ümmî Sinan
* Kadeh değil onun içindeki içilir -> Mecaz-ı mürsel
* Soyut bir şeyin (hasret) ateşi olmaz -> Mecaz-ı mürsel
1.Bütün-Parça İlişkisi:
Uyandır çeşm-i cânı hâb-ı gafletden seher-hîz ol
Çemen bülbülleriyle subh-dem zikreyle Mevlâyı
Bakî
2. Durum-Yer İlişkisi (Hâliyet- Mahalliyet):
Namazdan çıktılar seyre gittiler(Camiden)
Zavallı zâhidler gör ne ettiler
Köşkün bunu nasıl karşılayacağını bilmiyoruz.(Köşk insanlarının)
3. Sebep-Sonuç İlişkisi (Sebebiyet-Müsebbiyet)
Rahmet yağıyor(yağmur sebep-rahmet sonuç)
4. Genel Anlam – Özel Anlam (Umum- Husus)
Bugün ekmeği beraber yiyelim.(bütün bir sofra-yemek)
Balık tuttum.(tek biri türü kast ediliyor hamsi vs gibi)
5. Öncelik – Sonralık İlişkisi (Kevniyet-İstikbâl)
Bir ağızdan olup terâne-perdâz
Şarap sıkardı birkaç duhter(üzümden şarap elde edilmesi)
6. Alet İlişkisi:
Bilgisayarı kapattın mı? (işletim sistemini)
7. Çıkarma İlişkisi:
Mangalı yak.
Yazdı çün kilk-i kazâ fitne vü âşûb emrin
Ara yerini açık koydu senin adın için
Nedîm
2. Teşbih
Aralarında çeşitli yönlerden benzerlik kurulabilen iki şey veya şeylerden benzerlik itibariyle zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir. Heyecanla alakalı bir sanattır.
Ali arslan kadar kuvvetlidir.
* Müşebbeh (benzetilen): Ali
* Müşebbehünbih (kendisine benzetilen): arslan
* Vech-i şebeh (benzetme yönü): kuvvetli
* Edat-ı teşbih (benzetme edatı): kadar
Teşbihin bu dört unsuruna ‘erkân-ı teşbih (rükn-i teşbih)’ adı verilir.
Gül hasretinle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyamete dek çeksün intizâr
* Müşebbeh: gül
* Müşebbehünbih: nergis
* Edat-ı teşbih: gibi
* Vech-i şebeh: kıyamete dek çeksün intizâr
Bir teşbihte mutlaka müşebbeh ve müşebbehünbih olması gerekmektedir. Bu iki unsura ‘tarafeyn-i teşbih(teşbihin iki unsuru)’ denir.
Eğer bir teşbihte bütün unsurlar varsa buna da ‘teşbih-i mufassal’ denir.
İnsan hava gibi hafif, su gibi latif, ateş gibi nazîf, toprak gibi şerif olmazsa insan olmaz.
* Müşebbeh: insan
* Müşebbehünbih: hava, su, ateş, toprak
* Edat-ı teşbih: gibi
* Vech-i şebeh: hafif, latif, nazîf, şerif
Bir teşbihte müşebbeh bir tane, müşebbehünbih ve vech-i şebeh birden fazla ise buna ‘teşbih-i cem’ denir.
İnsan, hava gibi seyyâr, su gibi devvâr, ateş gibi kahhar, toprak gibi gaddar olursa insan olmaz
* Müşebbeh: insan
* Müşebbehünbih: hava, su, ateş, toprak
* Edat-ı teşbih: gibi
* Vech-i şebeh: seyyâr, devvâr, kahhar, gaddar
Bu mısra da bir müşebbeh ve birden çok müşebbehünbih ile vech-i şebeh bulundurması bakımından ‘teşbih-i cem’e, teşbihin bütün unsurlarını içermesiyle de ‘teşbih-i mufassal’a örnek teşkil etmektedir.
Miyânın rişte-i cân mı gümüş âyine mi sînen
Binâgûşunla mengûşun gül ile jâledir gûyâ
* Müşebbeh: miyân, sîne, binâgûş, mengûş
* Müşebbehünbih: rişte, gümüş âyine, gül, jâle
* Edat-ı teşbih: gûyâ
Eğer teşbihte vech-i şebeh ya da edat-ı teşbihten biri bulunmuyorsa buna ‘ teşbih-i mücmel’ adı verilir.
Teşbih ne kadar kısa olursa o kadar etkili olur. Teşbihin varacağı son nokta ‘mazmun’dur.
Dehânı mül saçı sünbül yanağı gül beni fülfül
Lebi gonca beli ince boyu serv-i revân olsa
* Müşebbeh: dehan, saç, yanak, ben, leb, boy
* Müşebbehünbih: mül, sünbül, gül, fülfül, gonca, serv-i revân
Eğer teşbih sadece müşebbeh ve müşebbehünbihten oluşuyorsa buna ‘teşbih-i beliğ’ denir.
Mushafta kadd ü zülf ü dehânın mı gördü kim
Dil tıflı okuduğu elif lâm mimdir
* Müşebbeh: kadd, zülf, dehân
* Müşebbehünbih: elif, lâm, mim
Bu tarz bir araya getirilmiş teşbihlere ‘teşbih-i melfûf’ adı verilmektedir.
3. İstiâre:
Bir şeyi gerçek anlamı dışında çeşitli bakımlardan benzediği başka bir şeyin ismiyle anmaktır.
Âşiyan-ı murg-ı dil zülf-i perişânındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
Sevgili kelimesi yerine perî (müşebbehünbih) kullanılarak istiâre yapılmıştır.
İstiârenin Şartları:
1. Kelime asıl anlamı dışında kullanılacak
2. Müşebbeh ya da müşebbehünbihten sadece biri olacak
3. Kelimeyi asıl anlamında düşünmemizin önünde engel olacak
İstiârenin Unsurları:
1. Müstearünleh (müşebbeh) -> Benzetilen
2. Müstearünminh (müşebbehünbih) -> Kendisine benzetilen
3. Câmî (vech-i şebeh) -> Benzetme yönü
Garbın ucunda son kuyudan en gürültülü
Bir med zamânı gökyüzü kurşunla örtülü
* Müstearünminh: kurşun
Sanki bir kâmet-i dil-cûy güzeldir bir serv
Her taraftan akıdır ayağına cûyları
* Müstearünminh: cûy (burada âşıklar akarsuya benzetilmiştir)
* Câmî: akıcı olmak
Sadece müstearünminhin olduğu istiâreye ‘musarrah(açık) istiâre’ denir.
Bir zerrece söz yok dehan-i yârda derdim
Ağyâr ile ger etmese ol gonca tekellüm
* Müstearünminh: gonca
Eşcar-ı bağ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan
* Müstearünleh: çemen (burada söylenen tekkedir)
* Müstearünleh: çenâr (kastedilen mürşittir)
Sadece müstearünlehin olduğu istiâreye ‘meknî(kapalı istiâre)’ denir.

